İstanbul’un yanı başında, Tuzla’da bir mekân: Harun’s Paradıse. deniz, sanat, huzur, keyif, eski istanbul’a dair her şey burada. Edin ail...
İstanbul’un yanı başında, Tuzla’da bir mekân: Harun’s Paradıse. deniz, sanat, huzur, keyif, eski istanbul’a dair her şey burada. Edin ailesinin eski yazlık evi, bugünün konaklama mekânı, özellikle yelkencilere ve hayattan birkaç gün çalmak isteyen herkese göre. Sahibi Rıfat Edin’in bu yaz için bir de sürprizi var: Phılıppe Starck’ın kurgusuyla denizin üstünde tasarlanan Port Sedir Restoran.
Havada deniz kokusu, her yerde tekneler… Koyda, iskelede, kıyıda, çekeklerde, bahçede, hatta çatılarda. Yemyeşil çimenlerin arasına serpiştirilmiş koltukların masaların ortasında, deniz fenerine benzeyen ahşap bir kule, bahçeye açılan sıra sıra bağımsız odacıklar, amiral gemisi konumunda büyük taş ev… Mekânın her yanına dağılmış tekne parçalarına, sardunya saksıları, hasır sepetler, kuş kafesleri, gemici halatları eşlik ediyor. Huzurun neredeyse cisimleştiği bir yerdeyiz. Hem de İstanbul’un yanı başında; Tuzla’da. Burası Harun’s Paradise.
Yelkencilerin cenneti olsa…
Aslında tıpkı yol boyu arasından geçip geldiğimiz diğer evler gibi burası da bir yazlık. Kemer Golf Club ve Kemer Country’nin kurucuları Edin ailesine ait. “Küçükken babamla Marmara Yelken Kulübü’nden buraya yelken yapardık; ıstakozlar çıkardı bu koydan. Sonra yazlığımız oldu” diye anlatıyor Rıfat Edin. Onun tekne tutkusu, burayı önce yelkenciler için hem ders verilen hem yarış düzenlenen bir limana, sonra da çok özel bir konaklama mekânına dönüştürmüş.
İki yıldır, deniz ve sanatla haşır neşir olmayı sevenler, doğayla baş başa kafasını dinlemek isteyenler, en çok da tekne tutkunları geliyor buraya. Zaten mekân adını, 1936 Berlin Olimpiyatları’nda Türkiye’yi yelken dalında temsil eden sporcu ve gemi mimarı Harun Ülman’dan alıyor. “Tekne söz konusu olduğunda, Mimar Sinan gibi hatırlanması, ismi yaşatılması gereken biri o” diyor Rıfat Edin. Bugün sahip olduğu yaklaşık 30 teknenin çoğu, Ülman’ın tekneleri. Onları Harun’s Paradise’ın her köşesinde görüyorsunuz. Çünkü biz dışarıdan gelenler için burası keyif çatılacak bir yer olsa da, Harun’s Paradise’da hem tekne restorasyonu yapılıyor hem sıfırdan tekne imal ediliyor. Bir yandan da tekne yarışları düzenleniyor, yelken dersleri veriliyor.
İtalya, Hollanda, Almanya ve İsviçre’den pek çok ziyaretçi gelmesinin nedeni de bu. Ulaşım, İstanbul’da oturanlar için olduğu kadar, Sabiha Gökçen Havaalanı sağ olsun, tüm dünyada meraklısı artan 1914 dizayn üç buçuk metre dingilerle denize açılmak isteyen yabancılar için de kolay. Rıfat Edin, burada her yaştan yelkenciyi ağırladıklarını söylüyor ve eklemeden edemiyor: “Hep çocukların bu spora başlaması gerektiği konuşuluyor. Ama Harun Bey’in yaptığı bu dingilerle, 18 yaşındakiler de 81’likler de, kadınlar, erkekler, şişmanlar, zayıflar da birbiriyle yarışabiliyor. Dünya şampiyonu hafif şişman 72 yaşında bir adam. Onu kimse geçemiyor.” Yani yeter ki siz aklınıza koyun; Harun’s Paradise herkesi iddialı yelkencilere dönüştürmek için kolları sıvamış durumda. Koyda pek çok tekne sizi bekliyor. Hemen karşıdaki Prens Adaları’nın çağrısına kulak vermemek zor.
Resimden yogaya
Yanlış anlaşılmasın. Burası yalnız yelkencilere, tekne severlere göre bir yer değil. İster uzun, ister kısa tatil yapmak isteyen herkese göre. Yan mekândaki tenis kortları, yelkene alternatif spor olanağı sunuyor. Belli dönemlerde resim, fotoğraf ve heykel atölyeleri düzenleniyor. Geçen yıl genç heykelcilerin gelip bir hafta atölye yaptıklarını, sonunda da bir sergi açtıklarını anlatıyor Rıfat Edin. Yogacılar da bir hafta için burada toplanmış. Aklında bu tür kültür-sanat etkinliklerini artırmak var. “New York’taki Art Students League okulundan gruplar, her yıl bir Yunan adasına gidip resim atölyesi yapıyorlar. Becerebilirsek, bu sene Samos adası yerine buraya gelecekler” diyor. Müzik, felsefe, yazı gruplarının da burada toplanabileceğini düşünüyor. Neden olmasın? Yaratıcılığı kışkırtan bir yanı var buranın. İnsana neden bu dünyada olduğunu hatırlatıyor.
Rahat, salaş, şık
Bu duygu, yalnız burada yapılan/yapılabilecek etkinliklerle oluşmuyor üstelik, mekânın kendisi insanın her anlamda iyi hissetmesini sağlıyor. Burada altı süit oda, daha doğrusu bölüm var. Hepsi birbirinden farklı tasarlanmış bu süitlerde rahat edilmesi için her şey düşünülmüş. Çalışma masalarından mini kitaplıklara, rahat koltuklara, şöminelere, çini sobalara, mutfak bölümlerine, hatta kimisinde piyanoya kadar. Bir yerin aynı anda hem son derece şık, hem salaş olabileceğinin kanıtı gibiler. Antika mobilyalar, her köşeye yerleştirilen aksesuarlar, duvarlardaki resimler, kaosun içindeki düzeni hatırlatıyor insana.
Rıfat Edin’e bu kadar özel parçayı nasıl toplayıp bir araya getirdiğini soruyoruz. “Kendiliğinden oldu” diye yanıtlıyor, “Evin ilk restorasyonunu Sedat Hakkı Eldem’in çağdaşı mimar Profesör Emin Uzman yaptı. Çok zevkli ve sadeliği seven biriydi. Ondan çok etkilendim. Sonra ailede, çevremdekilerde olan, tavanarası ya da çöpe atılacak parçaları topladım. Mesela evlerini yeniden modern bir şekilde dekore etmek istiyorlardı; eski eşyalarını bana verdiler. Ben de hiçbir şeyi atamıyorum. Hepsini burada değerlendirdim.”
Port Sedir açılıyor
Canınız, bu kadar güzel tasarlanmış odaları bırakıp çıkmak istemiyor. Ancak dışarısı da en az iç mekânlar kadar cazip. Tüm süitler, bahçeye açılıyor; bahçe de küçücük bir koya. Buradan denize de girebiliyorsunuz. Bir dönem Tuzla’daki ağır sanayi nedeniyle burada denize girilemese de, alınan önlemler sayesinde artık bu sularda da yüzülebiliyor.
Ortak alanlarda vakit geçirmek de keyifli. Bahçenin ortasındaki ahşap kule, daha çok tekneciler için. Altı atölye, yukarısı denize açılmadan toplanılan salon. Arka tarafında, Harun’s Paradise’da kalanların bir araya gelip, oyun oynadıkları, şarkı söyledikleri bölüm var. Eski Kızlar Manastırı’yla iç içe geçen büyük taş evin salonu da aynı amaca hizmet ediyor. Buranın artısı yandaki okuma/oyun salonu ile köşedeki piyano. Buradaki her şey, bir amaca hizmet ediyor aslında: “Dedelerimizden, babalarımızdan, İstanbullulardan gördüğümüz şeyleri, sonraki kuşağa aktarmak istiyoruz. Burada eski Moda Kulübü, Marmara Yelken Kulübü, Erenköy havası essin. Sadun Bora’sından Osman Atasoy’una, İlhan Koman’ına sanat ve sporu seven kimseler birbirlerini burada buldu, yine bulsun istiyoruz.”
Bu yaz, iskelenin hemen yanına, teknelerin olduğu rampaya Port Sedir isminde bir de restoran açılacak. Kurgusu çok özel, çünkü dünyanın en ünlü tasarımcılarından Philippe Starck’tan ilham alıyor. “Ortaköy’deki bir proje için görüşürken, denizle karanın ilişkisini yeniden kurmayı tavsiye etmişti. Ama oradan çok büyük gemiler geçtiği için uygulanmadı. Sonra fark ettim ki, Harun’s Paradise’da biz zaten doğal olarak buna sahibiz, çünkü denize tekne indirme rampası var. Bunu yapacağız. Masalar teknelerin arasında olacak; bembeyaz örtülü, şamdanlı.”
Port Sedir de açıldığında, Harun’s Paradise, Rıfat Edin’in aklında tamamlanacak. Elbette bir sonraki fikre kadar.
COMMENTS